A) Konferansa
Hazırlık, Görüşme Konuları ve Katılan Devletler :
Kurtuluş
Savaşı ezici zaferimizle sona ermiş, düşman denize dökülmüştü. Şimdi sıra, yeni
Türkiye Devleti'ni bütün dünyaya resmen kabul ve tasdik ettirmeye gelmişti. Bu
amaçla İtilaf Devletleri, Türk barış antlaşmasının şartlarını tesbit etmek için
T.B.M.M Hükümetini 13 Kasım 1922'de
Lozan'da yapılacak olan konferansa davet ettiler(28 Ekim 1922).
T.B.M.M
Hükümeti bu öneriyi kabul etmiş fakat Lozan ile Türkiye arasındaki
haberleşmenin zor olduğunu ileri sürerek bu konferansın İzmir'de yapılmasını
teklif etmiştir. Bu önerinin kabul edilmemesiyle birlikte ortaya antlaşmanın
tarafsız bir ülkede yapılması fikri gelmiştir. Bunun üzerine T.B.M.M Hükümeti
İtilaf Devletleri'nin teklif ettiği Lozan
(Lausanne) kentinde toplanma önerisini kabul etmişlerdir.
Tabi ki
yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin kaderini belirleyecek olan bu konferansa yetkili
olarak gidecek kişi de çok önemliydi. Başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Bakanlar Kurulu bu konuda endişe
duyuyorlardı. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti tecrübeli diplomatlara sahip değildi.
Osmanlı Devleti'nin tecrübeli diplomatlarından da yararlanılamazdı. O halde
temsilciler T.B.M.M nin kadrosundan seçilmeliydi.
Bakanlar
Kurulu başkanı Rauf Bey (Orbay)
heyetin başında Lozan'a gitmek istedi fakat Mondros Ateşkes Antlaşmasını Rauf
Bey imzalamıştı. Yapılan bu hatadan sonra Mustafa Kemal Paşa, Rauf Bey'in
isteğini kabul etmedi ve Mudanya Ateşkes
Görüşmeleri'nde büyük başarı sağlayan İsmet
Paşa'yı (İnönü) bu görev için uygun gördü. Fakat İsmet Paşa Bakanlar
Kurulu'nda değildi. Mustafa Kemal Paşa, Yusuf Kemal'in (Tengirşek) istifasını
sağlamış ve İsmet Paşa'yı boşalan yere yerleştirmek için uğraşmıştır. 26 Ekim 1922'de
de İsmet Paşa Bakanlar Kurulu'na Dışişleri
Bakanı olarak girmiştir.Bu aşamadan sonra İsmet Paşa, Trabzon milletvekili Hasan Bey (Saka) ve Sinop milletvekili Dr. Rıza Nur Bey'den oluşan delegeler
kurulu kendisine yardımcı olmak üzere 25 kişilik bir heyet oluşturmuşlardır (Temsilciler Kurulu).
T.B.M.M
, Temsilciler Kurulu'na Lozan Konferansı'nda izleyeceği strateji hakkında bilgi
vermiştir. Önemle değinilen 3 konu vardır :
1) Misak-ı Milli : Bu antlaşmada temel
ilke Misak-ı Milli kabul edilecekti.
2) Ermeni Sorunu : Türkiye Cumhuriyeti
sınırları içinde Ermeni Yurdu oluşturma fikri asla kabul edilmeyecekti.
3) Kapitülasyonlar : Kapitülasyonlar da
kesinlikle kaldırılacaktı.
Son iki
maddede geçen şartlar sağlanmadığı takdirde görüşmeler kesilecek ve barışın
imzalanmasından vazgeçilecekti.
Bunun
üzerine Temsilciler Kurulu 13 Kasım 1922'de başlayacak olan konferansa gitmek
üzere 5 Kasım 1922'de Ankara'dan ayrılmışlardır. 11 Kasım'da Lozan'a varan
heyet görüşmelerin geç başlayacağı haberini almıştır. Bunun üzerine heyet
başkanı İsmet Paşa bunu protesto etmiştir. İsmet Paşa'nın bu tavrı üzerine
İtilaf Devletleri temsilcileri özür dilemiş ve konferansın 20 Kasım 1922'de
başlayacağını kesin olarak dile getirmişlerdir.
20
Kasım'da toplanan konferansa İngiltere,
Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya katılmıştır. Türkiye bu ülkelere karşı tek başına
idi. Türkiye'yi destekleyen tek bir ülke yoktu konferansta. Boğazlarla ilgili
görüşmeler sırasında konferansa Ruslar
ve Bulgarlar da katıldı. A.B.D. sadece bir gözlemci
bulunduruyordu.
Temsilciler
Kurulu'nun görevi çok zor görünüyordu. Çünkü bu konular sadece 3-4 yıllık
meseleler değildi. Yüzyıllık hesaplar görülüyordu. Bunları iki ana başlıkta
toplayabiliriz :
a) Türkiye-Yunanistan Meseleleri : Doğu
Trakya'daki sınırların çizilmesi, Ege Adaları, Türkiye'de oturan Rumlar ve
Yunanistan'da oturan Türkler'in yer değiştirmesi, Yunanistan'ın Türkiye
topraklarında yaktığı yıktığı tahrip ettiği yerler için vermesi gereken savaş
tazminatı...
b) Türkiye ile Diğer Avrupa Devletleri
Arasındaki Meseleler : Bu meseleler de siyasal ve ekonomik olmak üzere
ikiye ayrılır :
Batılı
Devletler Osmanlı Devleti'nin iç işlerine karışıyorlardı. Azınlık Haklarından
ve Kapitülasyonlardan da yeterince yararlanıyorlardı. Oysa ki Türkiye Devleti
kurucuları tam bağımsız olmak ve Batılı Devletlere verilmiş her türlü
ayrıcalığı kaldırmak istiyorlardı. Tam bağımsızlık denildiğinde akla siyasi,
milli, iktisadi, adli, askeri, kültürel... gibi her alanda bağımsızlık geliyordu.
Ama tabi ki Batılı Devletler sahip oldukları hakları kaybetmek istemiyorlardı.
Ekonomik
sorunların başında Batılı Devletlerden alınan borçlar geliyordu. Bunların
dışında da Musul ve Boğazlar meselesi görüşülecek konuları meydana getiriyordu.
B) Görüşmelerin
Başlaması ve Kesilmesi :
Konferans
çalışmalarına söz verdiği süreden 1 gün gecikmeli olarak 21 Kasım 1922
tarihinde başladı. Temsilciler Kurulu Başkanı İsmet Paşa ilk gün yaptığı
konuşmada şunları söylemiştir :
"Türk milletinin, insangücü üstündeki
fedakarlıklara katlanmak suretiyle, medeni insanlık arasında derin bir hayat
kuvvetine sahip milletlere özel olan varlık ve bağımsızlık hakkı ile, büyük bir
yer kazandı."
Konferansın
iki buçuk ay süren ilk bölümü kağıt üzerinde sonuçsuz kalsa da, mantıklı,
kararlı ve haklı tutumu ile Türk delegeleri bu dönemi üstün geçirmişlerdir.
Kağıt üstünde bir sonuç olmasa da Yunanistan,
Fransa ve İtalya ile sınırlarımızı istediğimiz şekle kavuşturmuşuzdur.
Fakat Osmanlı borçları, kapitülasyonlar,boğazlar ve Irak sınırı gibi meseleleri
gibi konularda anlaşma sağlanamadığı için konferans 2 Şubat 1923 günü dağılmıştır.
23 Nisan 1923 günü tekrar toplandı.
Konferansın ikinci bölümüne İngiltere'nin uzlaşmaz delegesi Lord Curzon yerine Horace Rumbold atandı. Türkiye'yi bu dönemde de İsmet Paşa temsil
ediyordu. Ayrıca gelişmeleri düzenli olarak T.B.M.M. Hükümeti'ne bildiriyordu.
İlkelerinden ödün vermiyor, gerektiğinde de tavır koyuyordu. Temsil Heyeti'nin
çabaları sonucunda 24 Temmuz 1923'de
Lozan Barış Antlaşması
imzalanmıştır. Bu antlaşma her biri ayrı konuları kapsayan 17 ayrı ekten
oluşmaktadır.
C) Lozan Barış
Antlaşması'nın Esasları ve Önemi :
Lozan
Barış Antlaşması, Türk tarihinde yeni bir dönemin başlangıcı olarak kabul
edilir. Çünkü Batılı Devletler ile Türkiye Devleti arasındaki ilişkiler bu
antlaşma ile yeniden düzenlenmiştir. Bu antlaşma ile Batılı Devletler Türkiye Devleti'nin milletlerarası alanda
bağımsız, bütün diğer devletlerle eşit, onurlu bir devlet olduğunu kabul
etmiş ve artık Osmanlı Devleti'nin
sona erdiğini kabullenmiştir. Antlaşma şu bölümlerden oluşmaktadır :
Antlaşmanın
Esasları
Sınırlar :
a) Güney Sınırı (Suriye
Sınırı) :
20 Ekim 1921 Ankara Antlaşması ile
tesbit edilen sınırlar bu antlaşmada da onaylanmıştır.
b) Irak Sınırı :
Irak
İngiltere himayesi altında idi. Irak sınırı bu antlaşma ile belirlenememiştir.
Zaten önemli olan Musul'du. Fakat İngiltere Musul'u bırakmak istemiyordu. Bu
yüzden bu sorun daha sonra konuşulmak üzere ertelendi.
c) Batı Sınırı :
Bu sınır
Misak-ı Milli'ye göre çizildi. Mudanya Ateşkes Antlaşması ile tesbit edilen
Meriç Irmağı sınırı aynen kalmıştır. Batı Trakya ve Ege Adaları geri
alınamamıştır. Ayrıca Yunanistan Türkiye'ye savaş tazminatı yerine Karaağaç ve
yöresini verecekti. Bozcaada ve İmroz Türkiye'de kalacaktı, Midilli, Sakız ve
Sisam Yunanlılar'a verilecek, fakat adalarda asker bulundurmalarına izin
verilmeyecekti.
Kapitülasyonlar :
Türkiye'nin
istediği gibi yüzlerce yıldır gelişime ve ilerlemeye engel olan kapitülasyonlar
Lozan Antlaşması ile tamamen
kaldırılmıştır.
Azınlıklar :
Yeni
Türkiye Devleti'nin içinde yaşayan bütün azınlıklar artık birer Türk vatandaşı
sayılmışlardır.Doğu Trakya'daki Türklerle Anadolu'daki Rumların yer
değiştirmesine karar verilmiştir. Fakat İstanbul'daki Rumlar ve Trakya'daki
Türkler yer değiştirmeyecekti.
Savaş Tazminatları :
Türkiye,
Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'ndan
yenik ayrılmasından dolayı ödemesi gerektiği savaş tazminatını ödemeyi haklı
olarak reddetmiştir. Yunanistan'ın Anadolu'daki hasarlarını ödemeleri için
istekte bulunmuştur. Bu istek kabul edilmiştir fakat Yunanistan'ın maddi durumu
o günlerde pek iyi değildir. Bu yüzden Türkiye Karaağaç ve yöresini alması
halinde tazminat isteğinden vazgeçeceğini belirtmiştir. Yunanistan da bu isteği
kabul edip Karaağaç ve çevresini Türkiye'ye veriştir.
Devlet Borçları :
Osmanlı Devleti'nin Batılı
Devletler'den aldığı borçlar Türkiye'den isteniyordu. Fakat Türkiye borçların
Osmanlı Devleti'ne ait olduğunu belirtiyor ve borçları ödemeyi reddediyordu.
Sonunda borçların Osmanlı Devleti'nden ayrılan devletleri paylarına düşen
miktarı ile ödenmesine karar verilmiştir. Türkiye de payına düşen miktarı kağıt
para olarak taksitli şekilde ödemeyi kabul etmiştir.
Boğazlar Meselesi :
Boğazlar
Türkiye'ye şartlı olarak verildi. Şartlardan biri boğazların trafiğini bir
komisyonun kontrol etmesiydi. Bu komisyon başkanlığını Türkiye'nin yapacağı
uluslararası bir komisyon olacaktı. Diğer şart ise boğazların her iki kıyısının
15km çevresinin askerlerden arındırılması idi. Ayrıca boğazlardan tarafsız ve
askeri niteliği olmayan gemiler her zaman geçebileceklerdi. Fakat savaş halinde
Türkiye boğazları istediği gibi kullanabilecekti.
İstanbul'un Boşaltılması :
Bu
antlaşmanın T.B.M.M. tarafından onaylanmasından sonraki altı hafta içinde
İstanbul'daki ve boğazlardaki İtilaf Devletleri kuvvetleri bu bölgeleri
boşaltacaklardı.
2 Ekim 1923 günü İtilaf Devletleri
generalleri ve askerlerinin son kafileleri, Dolmabahçe önünde Türk bayrağını ve
Türk askerini selamladıktan sonra yurdumuzu terk etmişlerdir. Türk ordusu 4 gün
sonra İstanbul halkının coşkulu gösterileri arasında İstanbul'a girmiştir. Bu
yüzden 6 Ekim günü her sene
İstanbul'un kurtuluşu olarak kutlanır.
Antlaşmanın
Önemi
Lozan
Barış Antlaşması ile yeni Türk Devleti'nin yıkılmış Osmanlı Devleti'nin
toprakları üzerine kurulmuş, genç, yeni ve uluslararası alanda eşit haklara
sahip tam bağımsız bir devlet olduğu
kesinlik kazanmıştır. Türk Devleti bu antlaşma ile 4 senelik bir savaştan yenik
çıkan ve 4 sene sonra bütün büyük devletlerle eşit şartlara ulaşarak antlaşma
yapan ve varlığını kabul ettiren bir devlet olarak büyük başarıya sahip
olmuştur.
Mustafa
Kemal Atatürk'ün Lozan Antlaşması ile ilgili söylediği birkaç söz aşağıdadır :
"Bu antlaşma, Türk milleti aleyhine,
yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış
büyük bir süikastın çöküşünü bildirir bir belgedir. Osmanlı Devri'ne ait
tarihte benzeri görülmemiş bir siyasi zafer eseridir!"
"Osmanlı Devleti eski
antlaşmalar adı altında birtakım ayrıcalık haklarının tutsağı idi.
Hıristiyanlar'a ayrıcalık tanınmıştı. Osmanlı Devleti'nin, Osmanlı toprakları
üzerinde yaşayan yabancıları yargılama hakkı yoktu. Kendi ülkesinde bulunan
Türk unsurlarından aldığı vergiyi yabancılardan alamazdı. Ülkeyi
bayındırlaştıramaz; demiryolu, okul yaptıramazdı. Bu gibi girişimlere yabancı
devletler engel olurdu."
Kaynaklar :
1) Yükseköğretim Kurulu Yayınları
Atatürk
İlkeleri ve İnkılap Tarihi
2) Ahmet Bekir Palazoğlu - Osman Bircan
Türkiye
Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve
Atatürkçülük
3) Mustafa Kemal Atatürk
NUTUK
4) Ali Naci KARACAN
Lozan
0 yorum:
Yorum Gönder