KİTABIN KONUSU
Acımak'ta,
görevine bağlılığı ile tanınmış bir İlkokul başöğretmeni zehra hanımın
trajik serüveni dile getiriliyor. Temizlik, fedakarlık, fedakarlık hastalığı
onda insanlığın en değerli yeteneğini öldürmüştür: Acımak Yeteneğini. Duygusal,
geniş ruhlu bir kadın, güzel, doğru, temiz şeyleri çılgınca seviyor. Ama zaafa, düşkünlüğe ve çirkinliğe acımıyor.
Yapılmış bir kötülük için hiç bir gerekçe tanımıyor ve acımadan söküp
atıveriyor. Bütün insanları etkilemiş güzel bir duygunun romanı.
ROMANIN ÖZETİ
Zehra
çok çalış, disiplinli, verdiği kararların arkasında duran bir öğretmendir.
Bulunduğu okulda bir çok yenilik yapmış ve okuldaki uygun olmayan, güzel
olmayan bir çok şeyi değiştirmiştir. Kırık dökük halde bulunan okulu kendi
onarmaya kalkmıştır. Öğrencilerin elbiseleriyle, saçlarıyla usanmadan
ilgilenmiştir ve onların ikinci anneleri olmuştur.
Ama onun bir tek kusuru aucıma
duygusunun olmamasıdır. Zaafa, düşkünlüğe, çirkinliğe acımamaktadır. Bu
özelliklerinden dolayı maarif müdürü onun mebus Şerif Halil beyle tanıştırmak
istemiştir. Tabiki mebusunda asıl amacı Zehra'ya babasının hasta olduğunu
söylemektir. İkisi birlikte Zehra'nın okuluna giderler. İlk olarak onunla okul
öğrencileri hakkında konuşurlar. Zehra çalışkan öğrencilerinden bahsederken
gözlerinin içi güler. Ama tembel, zayıf öğrencilerden bahsederken çehresi
değişir ve sanki zanlı bir kişiden bahsediyormuş gibi davranır. Bu konu
hakkında maarif müdürü ve mebusla saatlerce tartışır ama bir türlü bu fikrinden
vazgeçmez. Bu konuyu tartışırken maarif müdürü çok güzel bir örnek verir.
Zehra'ya bu örneği anlatır. Küçük bir
kızın hırsızlık ile suçlanmasını söyler. Zehra hemen araya girer ve müdahale
eder. Evet o bir hırsızdı diye bağırmaya başlar ve onu savunmalarını istemez.
Maarif müdürü ise konuyu açar. Bu kızın aslında hırsız olmadığını sadece
hırsızların şu evin kapısı önünde dur birisi gelince haber ver diye para
karşılığında kandırırlar. O da inanır, olay esnasında bekçiye yakalanır. Daha
sonra polise teslim edilir. Polis onu konuşturmaya çalışır ama bir türlü
konuşmaz. Zehraya gülerek eğer gerçekten hırsız olsaydı onların ismini
vermezmiydi der ve devam eder. Polis ona aldığı paranın iki katını teklif eder
ve kız yine almaz. Bu kız hırsızmıydı diyerek Zehra'yla dalga geçerler. Zehra
olayı kapatır bir daha o olay üzerine konuşmak istemez.
Laf Zehra'nın babasına gelir. Ama o konuşmak
istemez. Babasının hasta olduğunu söylerler fakat zehra babası görmeye gitmek
istemez. En sonunda maarif müdürünün ısrarı ile babasını görmeyi kabul eder ve
İstanbul'un
yolunu tutar. O akşam tren yolculuğuna
başlar.
Her
gözlerini kapatışında çocukluğunda başından geçen olayları hatırlar. Babasının
eve nasıl sarhoş geldiğini, ablasına çektirdiği işkenceleri bir bir gözlerinin
önünden geçirir. Her seferinde babasına olan kini bir kat daha artar. Nihayet
tren yolculuğu bitmiş ve babasının bulunduğu eve gitmiştir. Evde sessizlik
hakimdir. Onu yaşlı bir adam ile kadın karşılar. Zehra evde insanlarla
konuşurken gayet sakin görünmektedir. Hatta neşeli denilecek tavırlar sergiler.
Bu hareketlerini herkes yol yorgunluğuna verirler. Daha sonra Zehra'ya
babasından kalan bir sandık olduğunu ve onu açıp bakmasını söylerler. Daha
sonra zehra sandığı açar ve içinden bir
günlük çıkar. Günlüğü okumaya başlar. Günlüğün ilk sayfalarında babasının daha
yeni memur çıktığını ve bunun için ne
kadar bahtiyar olduğundan bahseder.
İçinde olan çalışma azmi, namus, şeref duygularından bahseder ve
sayfalar ilerledikçe ilk tayin yerinde babasının iş yaşamından bahsedilir.
Babasının görevinin ilk yıllarında çok
çalıştığını hatta masasının üstüne bir takım yapması gereken şeyleri yazdığı
anlatır. Bunlar göreve bağlılık, rüşvet almamak gerektiğidir. Birgün babası
evlenmeye karar verir ve bir kızla evlenir bu kızın annesi duldur. O da onlarla
kalır.Zehra'nın babası yani Mürşit bey sürekli onların ne kadar iyi mükemmel
insan olduklarından bahseder aslında bilmediği bir şey vardır. Bu insanlar onu
gün geçtikçe batağa sürüklerler. İş yerinde insanlarla tartışmaya başlar kavga
eder, sebebi ise önceden onların işlerini yaparken artık yapmamasıdır.
Kaynanası onun içini dışını çok iyi bildiği için onu kandırmasınıda iyi bilir.
Oğlum bence hiç gereği yok ama bilmem kimin kızının şöyle elbisesi var kızımda
genç oda ister ama sen alma der. Tabi bu lafı duyunca Mürşit hemen gider aynı
elbiseden alır. Mürşit efendi çok borçlanmıştır. Borç batağının içine girerler.
Birgün kaynanası Mürşit'i İstanbul'a gitmek
için kandırır. Orada yaşayalım orası bizim memleketimiz vs. laflar söyler. Oda
hemen tayinini oraya çıkarttırmak için girişimlerde bulunur. Bir arkadaşı ona
yardım edeceğini ama kaynanası ve karısının çok kötü insanlar olduğunu
kaynanasının kocasını dertten öldürdüğünü söyler ve onuda borç batağına
soktuklarını ve eğer İstanbul'a giderlerse daha kötü şeylerin onları
beklediğini söyler, hem pahalılık olsun hemde başka konular olsun.
Sonunda
İstanbul'a giderler ve epeyce bir zaman geçtikten sonra onların yaşantılarına,
eğlenceli hayatlarına para yetiştiremez.
Sonunda Mürşit bey artık ayyaş, hırsız bir adam olduğunu kızlarının onu hiç
sevmediğini ve işsiz olduğundan bahseder ve artık onların iç yüzünü
öğrenmiştir. Onlarla onun arkasından değil yüzüne karşı hakaretlere,
fesatlıklarda bulunmaya başlamışlardır. Aile içi huzur gibi kavramlar
kalmamıştır.
Kaynanası
ve karısı onu kızlarına çok kötü bir insan olarak tanıtmışlardır. Kızları ondan
nefret etmektedirler. Birgün sokakta sefil bir şekilde dururken Mürşit'i görür
ve sohbet ederler. Mürşit'e yardım etmek istediğini söyler. O da Zehra ismindeki kızını yatılı bir okula
aldırmasını söyler. Ve artık zehra bu
insanlardan arınmıştır. Okulda okumaya başlamıştır.
Günlük
bu şekilde biter. Zehra aslında babasının ne kadar iyi bir insan olduğunu
öğrendiği için babasının ölüsünün yanına gider, feryatlarla ağlamaya başlar.
Zehra bir kaç gün sonra mektebine döner. Artık hiçbir eksiği kalmamıştır.
Acımayı öğrenmiştir.
ANA FİKİR
Romandan
anlaşılacağı gibi insanların birbirlerini etkilediklerini, özelliklikle hayat
arkadaşlarını yani eşlerini başarıda, başarısızlıkta çok önemli bir faktör
olduklarını bunun içinde doğru insanları kendimize seçmemizi ve insanlara
yargısız infaz yapmadan yapılanların sebebini, nedenini, o kişinin içinde
bulunduğu durumu öğrenmemiz gerektiğini yani acımak duygusunun doğru zaman ve
yerlerde ortaya çıkarmamız gerektiğini vurgulamaktadır.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN ŞAHISLARIN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Maarif Müdürü: Zehraya bir çok konuda
akıl veren ve onun babasının yanına gitmesini sağlayan babacan bir müdürdür.
Mebus Şerif Halil: Zehraya babasının
hasta haberini getiren şahıstır.
Zehra: Görevine bağlılığıyla tanınmış,
dürüst, çalışkan, başarı hayranı, zaaflık düşmanı bir kadın öğretmendir.
Mürşit: İyi bir
memurken, eşinin ve kayınvalidesinin fesatlıklarıyla kötü durumlara düşen bir adamdır.
Necip: Mürşit'e iş verip onu karısıyla
aldatan kişidir.
Makbule: Mürşit'in kayınvalidesidir. Onu
kötü durumlara düşüren asıl kişidir.
Meveddet: Mürşit'in karısıdır. Sürekli
ağlayarak, yakınarak Mürşit'i kandıran kötü bir kadındır.
Tahsin Efendi: Mürşit'e sürekli
nasihatlar veren, karısının ve kayınvalidesinin işe yaramaz insanlar olduğunu
söyleyen maarif baş katibidir.
KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER
Acımak
isimli kitap insanı kendisine hapseden, hayatın kesitlerinden örnekler alarak
insanları bilinçlendirmeye çalışan ve okuyanı hayranlığa düşüren mükemmel bir
eserdir. Bu kitaptan yaşamaya dair birçok ders alınabilir. Benim bu zamana
kadar okuduğum en güzel kitaplardan bir tanesidir diyebilirim. Herkesin
okumasını tavsiye ederim.
YAZAR HAKKINDA BİLGİ
1989'da
İstanbul'da doğdu. Edebiyat Fakültesini bitirdi. Liselerde öğretmenlik,
Müdürlük, Milli Eğitim Müfettişliği, Paris Kültür Ataşeliği yaptı. UNESCO'da
Türkiye'yi temsil etti. Romanları hikayeleri,tiyatro eserlerinin yanısıra
çeşitli çevirileri de vardır.1954'de emekli olduktan sonra İstanbul Şehir
Tiyatroları Edebi Kurul üyeliğine seçildi. Kanser tedavisi için gittiği
Londra'da öldü.
Önemli
Yapıtları: Roman: Gizli El, Damga, Kızılcık Dalları, Gökyüzü, Ateş Gecesi,
Değirmen, Harabelerin Çiçeği, Kavak Yelleri, Son Sığınak. Öykü: Gençlik ve
Güzellik, Eski Ahbap, Tanrı Misafiri, Sönmüş Yıldızlar, Leyla ile Mecnun,
Olağan İşler. Oyun: Hançer, Ümidin Güneşi, Gazeteci Düşman, Şemsiye Hırsızı,
İhtiyar Serseri, Bir köy Hocası, Yaprak Dökümü gibi eserler.
0 yorum:
Yorum Gönder