Mevlana
Celaleddin Rumi ve Felsefesi
Mevlana Celaleddin Rumi 1207 yılında
Horasan’da doğdu. İlk derslerini bilginler sultanı ismiyle anılan babası
Bahaeddin Veled’ten aldı. Tasavvuf düşüncesiyle iç içe büyüyen Mevlana bir Ahi
olan Şems Tebrizi ile karşılaşınca kendi düşünceleri de şekillenmeye başladı.
Mevlana Kur’an’a hayrandı. “Ben Kuran’ın bendesiyim” demekten hoşlanıyordu.
Bunun yanında, devrinin bütün sanat ve bilim hareketlerini takip ediyor, hadis,
fıkıh gibi İslam bilgileri konularında çağının rakipsiz uzmanı sayılıyordu.
Mevlana, 13. yüzyılda Moğol akınları yüzünden
sarsılan Anadolu’nun acısını, insanlığı, hoşgörüyü ve barışı temel alan
felsefesiyle hafifletti, yaraları sardı.
Mevlana felsefesinin temelinde aşk vardır. Mevlana’ya göre tanrıya
ulaşmak için gerekli olan en önemli şey aşktır. Bir bitki hayvan da sevebilir;
ancak, hem bedeniyle, hem bilinciyle, hem düşüncesiyle, hem de belleğiyle
sevebilen tek varlık insandır. Mevlana bir kadına duyulan aşkı yüceltir; çünkü,
bir başkasını seven insan kendisini, tüm insanlığı, evreni ve tanrıyı
sevebilir. Mevlana, tüm insanlığa derin bir sevgi beslemiştir. “İnsan bir hamur teknesi boyundadır ama
herşeyden, her varlıktan yücedir." diyen Mevlana, insan sevgisini bir
aşka, tutkuya dönüştürmüştür. Mevlana, insanı yüceltmiş ve buna temel
olarak insanın yaratıcı hürriyetini ve
yapıp-edici iradesini göstermiştir. Mevlana insana verdiği önemi Divan-ı Kebir’
deki şu gazeliyle anlatmıştır : “ Nice dilekleriniz
var, bağış istemedesiniz; bir kendinize gelin artık, bağışın ta kendisi
sizsiniz.
Gece gündüz kavuşup
buluşma aşkındasınız; fakat
kavuşmanın da
ışığı sizsiniz, buluşmanın da; bundan
haberiniz yok,
bunu anlamıyorsunuz.”
Mevlana’ nın sevgisi evrenseldir,
ırk,din,dil ayrımı yapmadan tüm insanları kapsar. O tasavvuf inancını sadece
bir nazariye olarak benimsememiş, günlük hayatına da mal etmişti. Mevlana, çocuklara, hastalara, kadınlara,
yoksullara saygı gösterir, vefa duyardı. Mesela kadına büyük önem
vermekte,“Sizler kadının kapanmasını istedikçe, herkeste onu görme isteğini
kamçılamış olursunuz. Bir erkek gibi, bir kadının da yüreği iyiyse, sen hangi
yasağı uygulasan da o iyilik yoluna gidecektir. Yüreğin kötüyse, ne yaparsan
yap, onu hiçbir şekilde etkileyemezsin" diyerek erkekle eşit olduğunu
savunmaktaydı.. Mevlana sevgisini diğer din ve ırklardan olanlara da
göstermiştir. Nitekim, öğrencileri arasında Müslümanlar, Yahudiler,
Hıristiyanlar, Rumlar, İranlılar, Araplar, Ermeniler, Türkler bulunmaktaydı.
Mevlana, tüm dinleri bir görmekte, dinler arası ayrılığın Tanrı ile
bağdaşmayacağını düşünüyordu. Sonuçta asıl mesele insandı ve dinler,felsefeler ve
ahlak sistemleri insanı daha mutlu, daha değerli yapma yolundaki vasıtalardı. O'na göre tüm insanlar, Allah'nın bir görüntüsüydü. İnsanlar
arasında ayrım yapmak, Allah'a saygısızlıktan başka birşey değildi. Mevlana, bu düşüncelerini Mesnevi adlı
eserinde toplamıştır:
“ Beri gel, daha
beri, daha beri
Bu yol vuruculuk nereye dek böyle?
Bu hır-gür, bu kavga nereye dek?
Sen bensin işte, ben senim işte
Ne diye bu direnme böyle?
Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye?
Topumuz bir tek olgun kişiyiz, bir tek
Ne diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye?
Zengin yoksulu hor görür, ne diye?
Sağ soluna yan bakar, ne diye?
İkisi de senin elin, ikisi de
Peki kutlu ne, kutsuz ne?
.....
Dünyada nice diller var, nice diller
Ama hepsinde de anlam bir
Sen kapları, testileri hele bir kır
Sular nasıl bir yol tutar gider
Hele birliğe ulaş, kavgayı, hır-gürü bırak
Can nasıl koşar, bunu canlara iletir.”
Bu yol vuruculuk nereye dek böyle?
Bu hır-gür, bu kavga nereye dek?
Sen bensin işte, ben senim işte
Ne diye bu direnme böyle?
Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye?
Topumuz bir tek olgun kişiyiz, bir tek
Ne diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye?
Zengin yoksulu hor görür, ne diye?
Sağ soluna yan bakar, ne diye?
İkisi de senin elin, ikisi de
Peki kutlu ne, kutsuz ne?
.....
Dünyada nice diller var, nice diller
Ama hepsinde de anlam bir
Sen kapları, testileri hele bir kır
Sular nasıl bir yol tutar gider
Hele birliğe ulaş, kavgayı, hır-gürü bırak
Can nasıl koşar, bunu canlara iletir.”
Mevlana, bu
dizelerle tüm insanlığı barışa ve birliğe davet etmektedir. Mesnevisinde
zengin- fakir gibi ayrımların anlamsızlığına dikkat çekmiş, kavgaların
bitmesiyle insanların birleşeceğini vurgulamıştır. O’na
göre bütün illetlerin devası sevgidir ve insanların en hayırlısı insana
ve insanlığa faydası olandır. Mevlana’ nın bu yüce sevgisi insanlara hoşgörüyle
yaklaşmasını sağlamıştır. Bu hoşgörüsünü şöyle ifade etmiştir:
“ Gel ne olursan ol, gel
İster tanrı tanımaz, ister ateşe tapar,
İster bin kez tövbeni bozmuş ol
Bizim dergahımız umutsuzluk dergahı değil,
Gel ne olursan ol, gel ”
İster tanrı tanımaz, ister ateşe tapar,
İster bin kez tövbeni bozmuş ol
Bizim dergahımız umutsuzluk dergahı değil,
Gel ne olursan ol, gel ”
Mevlana bu
sözleriyle insanların yüreğine ışık saçmış, insanlar arası her türlü ayrımı
ortadan kaldıran felsefesiyle yürekleri fethetmiştir.
Mevlana felsefesinin bir başka
özelliği de mala ve mülke önem vermemesiydi. Ne var ki bu düşüncenin temelinde
maddeye sırt dönmek ve ona el sürmemek değil, maddenin üstüne çıkmak vardır.
Yani kötü görülen sahip olmak değil, sahip olduğumuz şeylerin kölesi haline
gelmektir. “ Elinizde olsun ama gönlünüzde olmasın.” sözü ile Mevlana’nın
anlatmak istediği budur.
Mevlana
Felsefesinin Günümüze Etkileri:
Ölümünden sonra yaklaşık sekiz
yüzyıl geçmesine rağmen Mevlana unutulmamış, felsefesi kaybolmamıştır.
Günümüzde, Mevlana’nın görüşlerini temel alarak kurulan Mesneviliğe tüm dünyada
gönül veren insanlar vardır. Her yıl, Türkiye‘ de birçok ülkeden katılımcıyla
Mevlana günü düzenlenmekte, O’ nun felsefesi ve eserleri tartışılmaktadır.
Mevlana ölümünden sonra da insanları etkilemeye devam etmiştir. Bu insanlarda biri
de Atatürk’ tür. Tanrı ve insana duyduğu engin sevgiyi sanatla besleyip
geliştiren Mevlana felsefesinden etkilenen ve en iyi biçimde özümseyen Yüce
Atatürk, Mevlana'yı, “İslamiyeti Türk ruhuna uyduran büyük bir reformist”
olarak nitelemektedir Bugün, Mevlana
hakkında yazılmış binlerce kitap, makale ve araştırma vardır. Günümüzün en
gelişmiş iletişim sistemi olan internette Mevlana hakkında on binden fazla
kaynak bulunmaktadır. Bütün bunlar Mevlana’ nın düşüncelerinin günümüzde de
geçerliliğini koruduğunun kanıtıdır. Mevlana’ nın unutulmamış olmasının en
önemli nedenleri, düşüncelerinin evrensel olması ve düşüncelerini şiir yoluyla
usta bir biçimde sunmasıdır.
Dediğimiz gibi Mevlana’nın felsefesi günümüzde de artan bir önemle
varlığını sürdürmektedir. Ne yazık ki, geçen sekiz yüzyıl sonunda savaşlar ve
kavgalar son bulmamış, Mevlana’nın sevgi ve hoşgörüyle son vermek istediği kin
ve nefret varlığını sürdürmüştür. Bugün dünyamızın birçok yerinde var olan ve insanlığı
etkileyen ırkçılığa, şiddet ve hoşgörüsüzlüğe karşı; Mevlana'nın hoşgörülü ve
barışçı felsefesi benimsenirse, evrensel barış bizlere çok uzak olmayacaktır.
Özellikle, terör ve savaşın yoğun bir şekilde hissedildiği şu günlerde Mevlana
düşüncesinin önemi daha çok ortaya çıkmaktadır. Mevlana’nın çok önem verdiği ve
tutkuyla bağlandığı insanlar, hala bu sevgiyi ve hoşgörüyü anlayamamış, kendi
hayatlarına uygulayamamışlardır. Bu sebeple Mevlana felsefesinin tüm dünyaya
tanıtımı ayrı bir önem kazanmıştır. Günümüzde artık insanların farklılıklarına
hoşgörüyle bakabilmeyi ve birbirlerini sevebilmeyi öğrenmeleri gerekmektedir.
Bunun için de Anadolu hümanizminin kurucusu olan Mevlana öğretisi
yaygınlaşmalıdır.
Mevlana ve felsefesi,
bugün onu sevenlerin kalplerinde varlığını sürdürmektedir. Zaten kendidisi de
bunun farkındadır:
“ Mezarımızı yerde
aramayınız, bizim mezarımız bizi sevenlerin gönlündedir.”
0 yorum:
Yorum Gönder