A. I. Dünya Savaşı Öncesi Dünyayı Etkileyen Önemli Olaylar
1) Sanayi İnkılabı
2) Fransız İhtilali
B. I. Dünya Savaşı Öncesi Osmanlı İmparatorluğunun Durumu
C. I. Dünya Savaşı’nın Sebepleri ve Savaşın Gelişimi
1) Sebepleri
a) Genel Sebep
b) Özel
Sebepler
c)Savaşın Gelişimi
2)Osmanlı İmparatorluğunun Savaşa Girişi
Savaşın Seyri (Savaşa Katılan Devletler, Kuvvet ve
Kayıplar)
D. Savaşın Bitişi ve Yapılan Antlaşmalar
A - Dünya
Savaşı Öncesi Dünyayı Etkileyen Önemli Olaylar
19. Yüzyılda Avrupa da; bilim,
teknik, sosyal ve kültürel alanlarda bir çok gelişmeler oldu. Bu gelişmeler
sonunda ortaya çıkan yeni buluşlar, insanlığın hizmetinde kullanılmaya
başlandı.
19. Yüzyılda Dünyayı ve devletler arası ilişkileri derinden
etkileyen olaylar Sanayi İnkılabı ve Fransız İhtilaliydi.
1) Sanayi İnkılabı 1815
Yılında ilk kez İngiltere de ortaya çıktı. Zamanla Avrupa’nın diğer ülkelerine
de yayıldı. Fransa, Belçika, Hollanda, Portekiz gibi ülkelerde de etkisini
gösterdi. Sanayi İnkılabını kısaca kol gücünün yerini makinelerin alması
seklinde özetlenebilir. Özellikle buhar gücünden yararlanılması üretimi
artırdı, ulaşımı kolaylaştırdı, ticareti geliştirdi.
Sanayi İnkılabı, büyük
fabrikaların kurulmasına sebep oldu. Bu durum üretim de büyük artışlar sağladı.
Böylece mallar ucuz ve seri üretildi. Ülkeler, iç piyasada tüketemedikleri
malların satışını sağlamak için, yeni pazarlar bulma çabasına girdiler.
Böylece, hammadde sağlamak ve ürettikleri malları pazarlamak için henüz
sanayileşmemiş ülkeler yöneldiler. Bu durum sömürgecilik anlayışını meydana
getirdi.
Sömürgecilik anlayışı uyarınca,
sanayileşen devletler, Güney Amerika, Afrika ve Asya’nın belirli bölgelerin de
sömürgeler elde ettiler.
Bu konu da başı çeken İngiltere,
büyük bir sömürge imparatorluğu kurdu. İngiltere sömürgelerini elde tutabilmek
için daha çok denizciliğe önem verdi. Hindistan’a ve diğer sömürgelerine giden
yollarına giden yolları kontrol altında tutmaya çalıştı. İngiltere’yi,
Hollanda, Belçika ve Fransa takip etti.
Almanya ve İtalya ise, siyasi
birliğini 19.yüzyılın ikinci yarısında tamamladılar. Kuvvetli birer devlet
haline geldiler. Gelişen sanayileri sebebiyle onlar da sömürgecilik siyaseti
izlemeye başladılar.
Rus Çarlığı da ekonomik
gelişmesini hızlandırmak istiyordu. Ancak çok topraklara sahip olmasına rağmen,
sıcak denizlerle bağlantısı yoktu. Bu denizlere açılan denizlerin bir bölümü,
Osmanlı İmparatorluğun elindeydi.
Osmanlı İmparatorluğundan ayrılıp
bağımsız devletlerini kuran Balkan milletleri ise, tam bir huzura kavuşmuş
değillerdi.
Bu arada, sanayileşmesini hızlandıran Japonya da Avrupa
devletleri ile rekabete başladı. Amerika ise, 18. Yüzyılın sonlarında,
İngiltere’ye karşı, General Washington önderliğinde giriştiği mücadele
sonucunda, bağımsızlığını elde etmişti
2) Fransız İhtilali :19. Yüzyılda, toplumlar arası ilişkileri belirleyen bir
diğer önemli olay da Fransız İhtilali ile ortaya çıkan hürriyet fikri ve
milliyetçilik akimidir. Özellikle milliyetçilik düşüncesi, bağımsızlık
duygularının güçlenmesine sebep oldu. Bu düşünce dalga dalga bütün dünya ya
yayıldı. Bu düşünceler büyük imparatorlukların yıkılıp, milli devletlerin
kurulmasına sebep olmuştur.
B - I. Dünya Savaşı Öncesi Osmanlı İmparatorluğunun
DurumuDünyanın sayılı
devletlerinden olan Osmanlı İmparatorluğu, 18. Yüzyıldan itibaren bu
üstünlüğünü kaybetmeye başladı
Avrupa devletleri, Bilim ve
teknolojiden yararlanıp askeri, ekonomik ve ticari alanlarda güç kazanırken
Osmanlı İmparatorluğu bu yeniliklere yabancı kaldı. Avrupalıların Dünya
ticaretine açılacak yeni zengin ülkeler bulmaları, Osmanlı İmparatorluğunun
ekonomik durumunu da zayıflattı. Gittikçe güçlenen batili ülkeler, Osmanlı
İmparatorluğunun topraklarına göz diktiler.
Fransız İhtilali ile ortaya çıkan
milliyetçilik hareketi, Osmanlı İmparatorluğu içindeki devletler arasında hızla
yayıldı. Bazı devletler, destek ve yardımıyla bu devletler birbirleri ardına
Osmanlı İmparatorluğuna karşı ayaklandılar. Bu milletlerin ayaklanmalarını daha
çok Rusya destekliyordu. Amacı Slav ırkından olan devletleri kendi çatışı altında
toplamaktı. Böylelikle Osmanlı İmparatorluğunun yıkılması çabuklaşacak ve
Rusya’nın, yüzyıllardır istediği boğazlara hakim olma ve sıcak denizlere
açılabilme ümidi gerçekleşmiş olacaktı.
Bu uğurda ilk ayaklanan devletler Sırplar ve Yunanlılar
oldu. 1829 yılında Yunanlılar bağımsızlıklarına kavuştular.
Osmanlı, 18. yüzyılda yaptığı
savaşlarda hep basarisiz sonuçlar alınca ekonomik durumunu düzeltmek için,
Avrupalı devletlerde borç para alımına gitti. Alınan bu paralarla gelir
getirici yatırımlar yapılmadı. Bu yüzden, borç paraların faizini bile ödeyemez
duruma geldi. Bunun üzerine Osmanlı Devletine borç para veren devletler,
Düyun-i Umumiye (Genel Borçlar) yönetimini kurarak paralarını tahsil etme
yoluna gittiler. Böylece Osmanlı Devletinin maliyesine el konulmuş oldu.
Osmanlı Devleti, hem askeri hem
de ekonomik alanda çöküşünü önlemek için çeşitli çabalar harcadı. Devlet
yönetiminde, askerlikte ve toplum hayatında ıslahat hareketlerine girişildi.
II. Mahmut döneminden başlayarak süren bu çalışmalar, Tanzimat ve Islahat
Fermanlarıyla devam etti. Bazı basarılar elde edildiyse de istenilen sonuç
alınamadı.
Tanzimat ve Islahat Fermanlarını
yeterli bulmayan Türk aydınları, 1876 yılında II. Abdülhamit’e I. Mesrutiyet’i
ilan ettirdiler. Böylelikle Osmanlı Devletinin ilk anayasası olan Kanun-i Esasi
yürürlüğe girdi. Fakat 1878-1879 Osmanlı Rus Harbini (93 Harbi) bahane ederek
Meclis-i Mebusan’ı süresiz kapattı ve anayasayı da uygulamadan kaldırdı.
İttihat ve Terakki Cemiyetinin
çabaları sonucunda, 1908 yılında II. Meşrutiyet yönetimi yeniden kuruldu. Bu
seferde meşrutiyet yönetimini istemeyenler İstanbul’da 31Mart Vakası’nı (13
Nisan 1909) çıkmasına sebep oldular. Selanik’ten gelen Hareket Ordusunun Kurmay
Başkanı Mustafa Kemal ayaklanmayı kısa sürede bastırdı.
Osmanlı Devletinde ki bu iç
karışıklıkları, fırsat bilen devletler, hemen harekete geçti. Avusturya, Bosna
– Hersek’i topraklarına kattı. Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti. İtalyanlar
Trablusgarp’ı işgale başladılar. Ordumuzun güçsüz ve düzensiz durumunu gören
Balkan Devletleri, Rusya’nın da kışkırtmasıyla aralarında gizlice anlaşıp
Osmanlıyı Balkanlardan atmak için harekete geçtiler. Bu her iki savaşta da
Osmanlı Devleti büyük kayıplara uğradı.
Bu şartlar altında Osmanlı
İmparatorluğu kendisini I. Dünya Savaşının eşiğinde bulacaktır.
C - I. Dünya
Savaşı’nın Nedenleri ve Savaşın Gelişimi
1) Sebepleri
a-Genel Sebepler: Kısaca Fransız İhtilali ve sanayi inkılabıdır. Fransız
inkılabının ortaya koyduğu yeni bir dünya anlayışı, devlet ve toplum hayatında
değişikliklere yol açmıştır. Özellikle milliyetçilik fikri, 19. ve 20. yüzyılın
ilk çeyreğinde ilişkilerin temelini teşkil etmiştir. Milliyetçilik fikri bütün
dünyada milli toplumların yalnız cankurtaran simidi değil, ideallerin
gerçekleşmesine imkan veren akim olmuştur.
Fransız İnkılabının bir diğer
etkisi de, siyasi anlamda değerlendirilen özgürlük (liberalizm) hareketinin,
devlet sınırlarını da asarak, milletler arası diplomatik ilişkilere konu olması
ile belirmiştir. Tarihin genel akışına da uyarak liberalizm insan mutluluğunun
temel yapısını teşkil etmiştir.
Sanayi inkılabının da getirmiş
olduğu hammadde ve pazar sorunu ülkeleri birbirlerinin sömürgelerine göz
dikmesine sebep olmuştur. Büyük devletlerin çıkar çatışmaları, karşılıklı
siyasi rekabete ve uyuşmazlıklara sebep olacaktır.
b-Özel Sebepler:
19. yy.ın ikinci yarısında İtalya
ve Almanya siyasal birliklerini kurmaları Avrupa dengesini bozmakla kalmadı,
özellikle Balkan uluslarının ulusalcılık ve bağımsızlık hareketlerini
kamçıladı. Avrupa'daki ekonomik, politik, askeri gelişmeler
Alman-Avusturya-İtalyan yakınlaşmasına, Üçlü İttifakın kurulmasına yol açtı.
Buna karşılık İngiliz-Fransız-Rus yakınlaşması da Üçlü İtilafı oluşturdu.
1871'de Alman birliğinin kurulmasından sonra, Başbakan
Bismark, Almanya’yı Fransız-Rus birleşmesi karsısında bırakmamak, Fransa’nın
Alsas-Loren'i geri almak için bir intikam savaşı çıkarmasına fırsat vermemek
amacıyla barışçı bir politika izledi. Slavcılık tehlikesi karşısında,1879
yılında Avusturya ile bir Rus saldırısı tehlikesine karşı anlaştı. 1881'de
Fransa’nın Tunus'u işgal etmesi, burada gözü olan İtalya’yı Almanya’nın yanına
itti. 1882'de Üçlü İttifak oluştu. Bu antlaşma 1892, 1907, 1912 yıllarında üç
kez yenilendi. Fakat İtalya 1902 yılında Fransa ile gizli bir antlaşma yapmıştı.
Bismark'ın politikası 1890'a kadar sürdü. Yeni Alman İmparatoru II. Wilhelm,
Bismark'ın politikasını beğenmediği için onu görevden uzaklaştırdı ve böylece
Almanya’nın da politikası değişmiş oldu.
Almanya’nın Avrupa’nın en güçlü
kara devleti olusu, endüstrisinin her geçen gün dünya piyasalarında, İngiliz
mallarına üstün gelmesi ve özellikle Alman savaş donanmasının denizlerde
İngiltere’ye rakip olması, Kirim Savası’ndan beri Avrupa sorunlarıyla
ilgilenmeyen İngiltere’yi uyandırdı. Üçlü İttifaka dayanarak Avrupa'da üstünlük
kurmaya çalışan Almanya, 1894'ten sonra, Fransız-Rus, Fransız-İngiliz ve en son
1907 yılında İngiliz-Rus Antlaşmalarıyla oluşan Üçlü İtilaf bloğuyla
karsılaştı. Bismark'ın korkulu rüyası gerçekleşmiş oldu ve Almanya böylece
Avrupa'da çember içine alınmış oldu.
Güçlenen Almanya, ekonomisi için
kendisine "hayat alanı" olarak Osmanlı İmparatorluğu’nu seçmişti. Bu
nedenle Osmanlı Devleti ile yakın ilişkiler kurup, İngiltere’nin Hindistan yolu
için büyük tehlike olan, "Bağdat Demiryolu" projesini kabul
ettirmişti. Böylece Üçlü İttifakla, Üçlü İtilafın çatıştığı önemli bir alan da
Osmanlı İmparatorluğu oluyordu. 1905 yılından itibaren Almanya’nın her olayda
karşı tarafla arası açıldı. Fas Buhranları’nda bir şey elde edemeyen Almanya,
Balkan Savaşları’nın çıkmasına da engel olamadı. Oysa, Balkan Savaşı Almanya'ya
ekonomik açıdan büyük zarar vermişti. Ayrıca Bağdat-Berlin Demiryolu'nun
gerçekleşmesi de, Almanya ile Bulgaristan’ın dost olup olmamalarına bağlı idi.
1914 yılına gelindiğinde blokların
çatışmasının temel sorunları olan ekonomik çıkar, Alsas-Loren sorunu, üstünlük
kurma, deniz silahlanması, Fas Buhranları, Bağdat Demiryolu sorunu,
Balkanlar'da Avusturya-Rusya çatışması, Balkan Savaşı gibi nedenlerden dolayı
savaşın çıkması yalnızca bir bahaneye bakıyordu.
c) Savaşın Gelişmesi
Savaşın yakın nedeni de hazırdı.
Avusturya’nın Sırbistan üzerindeki üstünlüğünü sürdürmek ve kendi sınırları
içindeki Sırpların yaşadığı şehirleri kaybetmemek için her fırsatta Sırbistan
üzerine baskı yapıyordu. Bu sürtüşmeler, 28 Haziran'da Avusturya-Macaristan
Veliahdı Franz Ferdinant ve eşinin bir Sırplı tarafından öldürülmesi nedeniyle
dünyayı 4 yıl kana bulayacak bir savaşa dönüştü.
Sırp sorununu kökünden çözmek
isteyen Avusturya, Almanya’nın da ayni görüşte olduğunu öğrenince Sırbistan’a
23 Temmuz'da sert bir nota verdi. İçişlerine karışma hükümleri taşıyan bu nota,
Rusya’nın Sırbistan’ı yalnız bırakırsa, Balkanlar ve Boğazlar üzerinde
Almanya-Avusturya egemenliği kurulacağı endişesiyle Sırbistan’ı desteklemesi
üzerine reddedildi. Rus desteğini sağlayan Sırbistan seferberlik ilan edince
de, Avusturya Sırbistan’a 28 Temmuz'da savaş ilan etti. Almanya’nın uyarılarına
rağmen Rusya’nın 30 Temmuz'da seferberlik ilan etmesi üzerine, Almanya 1
Ağustos’ta Rusya'ya savan ilan etti. Ayni tarihlerde Fransa da seferberlik ilan
etmişti. Fransa'ya Belçika üzerinden saldırmayı planlayan Almanya Belçika'ya
bir nota vererek, bütün zararlarının ödeneceğini ve toprak bütünlüğüne
dokunulmayacağı konusunda güvence vererek, topraklarından geçiş izni istedi.
Belçika bunu reddedince de 3 Ağustos’ta Belçika'ya sildirdi. Bunun üzerine
İngiltere 4 Ağustos’ta Almanya'ya bir nota vererek Belçika’yı boşaltmasını
istedi. Almanya bu isteği reddedince, İngiltere ayni gece Almanya'ya savaş ilan
etti. Böylece Avrupa Savaşı çıkmış oldu.
Başlangıçta hemen herkes bu
savaşın 19. yy.daki gibi cephe savaşları olacağını, en çok 1-1,5 yıl süreceğini
sanıyorlardı. 1871'den beri Avrupa uzun bir barış dönemi geçirmişti. Bu arada
ekonomik ilişkiler, teknik buluşlar savaş sanayiinin gelişmesi ile yeni savaş
silahlarının tahrip gücü artmış, savaş yöntemleri değişmişti. Bu savaş yalnız
Avrupa topraklarında kalsaydı belki bu tahminler doğru çıkabilirdi. Fakat
savaşın gerek yer, gerekse zaman bakımından sınırlarını büyüten bir olay oldu.
Osmanlı İmparatorluğu kısa bir süre sonra savaşa katildi. Bu yüzden savaş
bir Dünya Savaşı niteliği kazandı
2) Osmanlı
İmparatorluğunun Savaşa Girişi
19. yüzyılda yeni bir denge
arayan Osmanlı İmparatorluğu için Almanya bir umut idi. Fakat Bismark
"Doğu Sorunu" ile ilgilenmiyordu. Bismark'ın çekilmesi ve Almanya’nın
1890'dan sonra politikasını değiştirip, Osmanlı İmparatorluğu’nu kendisine
hayat alanı olarak seçmesi ile Almanya yeni bir denge olarak belirdi. Doğal
olarak bu ilişkiler Osmanlı İmparatorluğu’nu Alman nüfusu altına soktu.
Almanya’nın ekonomik yayılması ve özellikle Bağdat Demiryolu Projesi en çok
İngiltere’yi ve sırasıyla Fransa ve Rusya’yı etkiledi, onların Osmanlı
Devleti'ne daha fazla düşman olmalarına yol açtı. İngiliz
politikası Osmanlı aydınlarında ve özellikle II. Abdülhamit üzerinde olumsuz
bir etki yaptı. İngilizlerin Arabistan’ı yutmak ve işgalleri altındaki Mısır
Hıdivi’ni Halife yapıp, İslam Dünyası’nı kendi çıkarlarına göre yönlendirmek,
Rusya'ya karşı koymak için büyük Bulgaristan’ı gerçekleştirmek istediğini
arzusu içerisindeydi. Ermenileri desteklediğini düşünen II. Abdülhamit
İngiltere’yi suçluyordu. Bu da Osmanlı İmparatorluğu’nu Almanya'ya daha çok
yaklaştırdı. Almanya kültür ve ticaret yatırımlarını hızla arttırdı. Almanya ve
Kayzer Wilhelm yeni bir kurtarıcı olarak görülmeye başlandı. Hatta
İttihat ve Terakki 29 Nisan 1898'de İmparator Wilhelm'e başvurarak, II.
Abdülhamit'in tahttan indirilmesi için destek olunmasını istedi.
Osmanlı-Alman yakınlaşmasının gelişmesini en çok Alman
uzmanların etkisi olmuştur. II. Abdülhamit, gümrük, maliye ve en önemlisi polis
örgütünde ve orduda yapacağı düzenlemeler için Alman uzmanlar getirtti.
Bunların yani sıra tip eğitimini düzenlemek için de Almanya'dan profesörler
getirildi. Bu ilişkilerin daha da güçlenmesi için, II. Wilhelm 1889'da ve
1898'de iki kez İstanbul’u ziyaret etti. Diğer yandan Osmanlı Ordusu'nun
düzeltilmesi için 1882'denitibaren Almanya'dan subay getirilmesi başladı.
Bunlar içinde en önemli kişi, uzun yıllar Türkiye'de kalan ve Türk subayları
üzerinde etkili olan Colman von der Goltz oldu. Türk subayları da Almanya'ya
gönderildiler. 1913 Kasım’ın da General Liman Von Sanders İstanbul’da 1. Ordu
Komutanlığı’na atandı. Beraberinde gelen subaylar da emrinde görev aldılar.
Burası Türk subaylarının eğitim yeri olarak düşünüldü.Artık yalnızca ordu
üzerinde değil, Osmanlı İmparatorluğu’nun her yerinde Alman nüfusu çoğaldı.
Osmanlı İmparatorluğu üzerinde bu
derece nüfus sahibi olan Almanya’nın bu ilişkideki en büyük çıkarı, Osmanlı
İmparatorluğu’nda ekonomik üstünlüğü ele geçirmesiydi. Osmanlı topraklarını
kendisine hayat alanı olarak seçmiş olan Alman İmparatoru II. Wilhelm 1898'de
Ekim-Kasım aylarında İstanbul, Suriye ve Filistin'i ziyaret etmiş ve bu sırada
"Anadolu Demiryolu" ve "Haydarpaşa Rıhtımı"nın yapım
hakki Almanya'ya verilmişti. 1899'da Bağdat bölgesinde de demiryolu yapım
hakkini elde etti. Bağdat Demiryolu'nun geçeceği bölge dünyanın en önemli
stratejik yerlerinden birisi idi. Alman uzmanların 1902'de Mezopotamya'da
zengin petrol yataklarını bulmaları bölgenin önemini bir kat daha arttırdı. Hem
petrol, hem de Almanya’nın Basra Körfezi ve Hindistan için doğurduğu tehlike,
bölge üzerinde İngiliz-Alman çıkar çatışmasını hızlandırdı. Projenin gerçekleşmesi
için Deutche Bank Osmanlı İmparatorluğu’na 43 milyon Mark borç verdi. Osmanlı
Bankası İngiliz-Fransız çıkarlarının, Deutche Bank da Alman çıkarlarının
temsilcileri olarak rekabete giriyorlardı. Almanya'ya bu kadar geniş
ayrıcalıklar tanınmasına rağmen Osmanlı İmparatorluğu Trablusgarp ve
Balkan Savaşları’nda Alman desteğini sağlayamadı. Buna karşılık, Osmanlı
İmparatorluğu toprakları emperyalist devletlerin çıkar çatışması alanı olurken,
İngiltere, Fransa ve Rusya’nın düşmanlığını kazandı. Böylece Bağdat Demiryolu
Projesi ve Almanya’nın Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ekonomik-politik-askeri
nüfusu Osmanlı İmparatorluğu’nu da bu çatışmanın içine çekiyordu.19. yy.da hep
savunma antlaşmaları yapan Osmanlı İmparatorluğu, İttihat ve Terakkinin
iktidara el koymasından sonra aktif bir politika izlemeye başladı. Almanya ile
yakın ilişkilere rağmen 1911'de İngiltere ile ittifak girişiminde bulundu,
fakat İngiltere Osmanlı İmparatorluğu’nun sorumluluklarını yüklenmek istemediği
ve Rusya’yı karşısına almamak için bu isteği kabul etmedi. Fransa ile de ayni
şekilde ittifak girişimi yapıldı fakat ayni nedenden dolayı kabul edilmedi.
Hatta Mayıs 1914'te Rus Çarı Kırım’daki yazlığına geldiği sırada Talat Pasa
kendisini ziyaret ederek ittifak önerisinde bulundu. Çar iyi niyet göstermekle
beraber, Alman askeri kurulunun Osmanlı İmparatorluğu’nda bulunmasından duyduğu
hoşnutsuzluğu dile getirdi ve bu girişim de sonuçsuz kaldı. Osmanlı
İmparatorluğu Yunanistan ve Bulgaristan ile de anlaşma için girişimde
bulunduysa da basarili olamadı.
Büyük devletler Osmanlı
Devleti'ni, özellikle Balkan Savaşı bozgunundan sonra askeri bir güç olarak
görmüyorlar ve sorumluluğunu yüklenmek istemiyorlardı. Hatta Almanya bile,
savaş çıkana kadar Osmanlı Devleti ile bir ittifak yapmaya yanaşmadı. İngiliz
politikası Osmanlı Devleti'ni Almanya’nın yanına itecek şekilde oluşuyordu.
İngiltere için Almanya, Rusya'dan büyük bir tehlike idi. 1913'ten sonra bir
savaş çıkacağı anlaşılmıştı. Almanya’nın karşısında Rusya’nın insan
kaynaklarından yararlanmak ve Almanya’yı iki ateş arasına almak isteyen
İngiltere, Rusya’yı Almanya'ya karşı tutabilmek için, Rusya’nın Boğazlar ve
Anadolu üzerindeki ihtiraslarını kışkırtıyordu.
İngiltere, Osmanlı Devleti'ni
Rusya'ya iştah kabartıcı bir lokma gibi sunarak, kendi tarafında kalmasını
sağlıyor ve olası bir Rus-Alman yakınlaşmasını engelliyordu. Osmanlı Devleti'ni
de bu nedenle Almanya’nın yanına itiyordu. Eğer İngiltere ve Fransa Osmanlı
Devleti ile ittifak yapmayı kabul etseler Rusya’yı karsılarına alırlar ve
Rus-Alman yakınlaşması gerçekleşebilirdi. Görülüyor ki Almanya ile bir savaş
çıkarsa, Rusya’yı savaşa çekmek için Osmanlı Devleti üzerindeki Rus istekleri
tatmin edilmeliydi. Savaş içindeki antlaşmalarla da zaten bu
sağlanacaktır.Diğer yandan, 1907'de Reval'de Anglo-Rus yakınlaşması Genç
Türkleri kamçıladı. 1913'ten sonra ise İttihat ve Terakki Osmanlı Devleti'ni
kurtarmak ve tüm Türkleri birleştirmek için Rusya’yı Alman yardımıyla yenmek
istiyordu. 1914'te ülke yönetimini elinde bulunduran Enver Pasa, olası bir
savaşta Almanya’nın Rusya’yı çok kısa bir sürede yeneceğine, Rusya'da devrim
çıkacağına inanıyordu. Böylece Osmanlı Devleti bir süre Rus tehdidinden
kurtulacak Kafkasya'da toprak elde edebilecekti. İttihat ve Terakkinin savaşa
girilmesindeki acelesinin bir nedeni de buydu. Eğer savaşa girilmede
gecikilirse, nimetlerinden de yararlanılamayacağını düşünen Enver Pasa savaştan
galip çıkarak, Balkan Savaşı’nın kayıplarının giderileceği, Ege'de üstünlük
kurularak Yunan "Megalo Idea" sinin engelleneceği kanısında idi. Kaldı
ki Rusya’nın Boğazlara yapacağı bir saldırı İngiltere ve Fransa’yı
ilgilendirmiyordu.
İttihat ve Terakkinin Almanya’nın
yanında yer almasını hazırlayan bir başka neden de "Kapitülasyonlar "
ve "Duyun-u Umumiye" idi. Dolayısıyla Osmanlı Devleti özellikle
Fransa ve İngiltere’nin ekonomik boyunduruğu altında ezilmekteydi. Eğer savaşa
Üçlü İtilaf yanında girilirse savaş sonrası hiçbir şey kazanılamazdı. Oysa
Almanya ile birlikte olunursa, Almanya savaşı kazanacağına göre Osmanlı Devleti
İngiliz-Fransız ekonomik baskısı ve kapitülasyonlardan kurtulacak, Rusya'da
yasayan Türkler de kurtulacaktı. Rusya’nın ve Balkan Devletleri'nin ihtirasları
yani sıra, 1914'te Osmanlı Devleti Yemen, Hicaz, Filistin, Suriye, Musul ve
Irak'taki Arapların kinleri de buna eklenmişti. Ermeni sorunu da pusuda idi.
Osmanlı yöneticileri ve halkı
yeni bir savaşa hazır değillerdi. Almanlara ittifak teklifi Osmanlılardan geldi
ve 2 Ağustos 1914 tarihinde bir ittifak imzalandı. Bu ittifak o kadar gizli
tutuldu ki, sadece olaya vakıf olan Enver Pasa, Sadrazam Sait Halim Pasa ,
Dahiliye vekili Talat Pasa, ve Meclis Başkanı Halil Bey’in bilgisi vardır.
İttifak imzalandıktan sonra meclisin bundan haberi olmuştur. İttifak metni su
şekildedir.
a.İki devlet, Avusturya ile Sırbistan arasında çıkan bir
anlaşmazlıkta tam bir tarafsızlık göstereceklerdir.
b.Rusya’nın aldığı tedbirler sonunda, Avusturya ile Rusya
savaşa tutuşur ve Almanya da Avusturya’nın yardımına gitmek zorunda kalırsa,
Osmanlı Devleti de savaşa katılacaktır.
c.Osmanlı devleti tehdit altında kalırsa,
Almanya Osmanlı Devletini silahla savunacaktır.
d. İttifak 1918 yılı sonuna kadar devam edecek ve
taraflardan biri feshetmezse beş yıl için yeniden yürürlükte olacaktır.
Bu antlaşmaya imza atanlar Osmanlının Savaşa girme
nedenlerini söyle sıralıyorlardı. a. a- İtilaf grubundaki devletlerin 19.yüzyıldan
beri Osmanlılara karşı izlediği politikalar,
b- Son savaşlarda kaybedilen Osmanlı topraklarının geri
alınması,
c- Türk-Alman Dostluğu,
d- Almanya’nın savaştan galip geleceği düşüncesi,
e- Turan İmparatorluğu kurma düşüncesi olarak sıralanıyordu.
İtilaf Devletleri de Osmanlı
Devletinin tarafsız kalmasını istiyordu. Osmanlı Devleti savaşa girerse
İngiltere’nin uzak doğuya giden yolu güvenlik altında olacak ve yeni cepheler
açılmayacaktı. İtilaf Devletleri, bunu gerçekleştirmek için yardıma hazır olduklarını
ve hatta kapitülâsyonları kaldırabileceklerini söylediler. Fakat buna itibar
edilmedi ilk tepki de zaten Almanya’dan gelmişti.
Osmanlı hükümeti Almanya ile
ittifak anlaşmasının imzalandığı gün genel seferberlik ilan edilmişti.(2
Agustos1914) Bu karardan iki gün sonrada Osmanlı Devleti tarafsızlığını ilan
etmişti. Almanya Osmanlıyı bu tarafsızlıktan ayırmak ve bir fiil Almanya
safında savaşa katılmaya zorlamıştır. Çünkü Osmanlı savaşa girerse yeni
cepheler açılacaktı. Böylece Almanya kendi yükünü hafifletmiş olacaktı. İtilaf
devletleri kuvvetlerinin bir kısmını bu cephelere kaydıracaktı. Böylece Almanya
kendi yükünü hafifletmiş olacaktı. Ayrıca Osmanlı Devleti. Süveyş Kanalı’nın
denetimini ele geçirirse, İngiltere sömürgelerine giden yol kapatılmış
olacaktı. Diğer taraftan Almanya, Osmanlı padişahının halifelik nüfusundan
yararlanarak İngiliz sömürgelerindeki Müslümanları da etkilemeyi düşünüyordu.
Boğazların denetiminin Osmanlının denetimi altında olmasıyla da Rusya ya
gidebilecek yardim engellenecek ve Rusya saf dışı bırakılacaktı. Bu düşüncelere
sahip olan Almanya bir fırsatını bulup Osmanlıyı savaşa sokmak için elinden
geleni yapacaktır.
Bu sırada Akdeniz de
İngilizlerden kaçan iki Alman savaş gemisi ( Goeben-Breslav), Çanakkale’yi
geçerek Osmanlılara sığındı.(10 Ağustos 1914) İngiltere bu gemilerin teslim
edilmesini istedi. Aslında Osmanlı Devleti tarafsızlığını koruması için, bu iki
gemiyi elinde tutarak mürettebatını göz altına alması gerekirdi. Daha önceki
yıllarda İngilizlere ısmarlanan “Sultan Osman ve Reşadiye” harp gemilerinin
taksitinin ödendiği halde, Osmanlıya verilmemesi üzerine donanmamızın yükünü
hafifletmek için, bu iki Alman gemisinin “Yavuz ve Midilli” adi verilerek satın
alındığı söylendi.
Bunu tanımayan İngilizlerin
Çanakkale Boğazına Abluka koyması, karakol görevi yapmak için dışarı çıkan
savaş gemimize ateş açması yüzünden boğaz kapatıldı.(27 Eylül 1914)
Kabine üyelerinin büyük bir bölümünün harp taraftarı
olmadığı halde, Alman Amirali Souchon, Harbiye Bakanı ve Başkomutan Enver
Paşanın uygun görmesiyle, Türk Donanması Karadeniz’e çıkarıldı. Donanma Rus
gemilerini batırma ve Rus limanlarını (Odesa, Sivastopol) topa tutmaya
başlayınca , Rusya Osmanlıya karşı 2 Kasım 1914 ‘de savaş ilan etti. 5 Kasım
1914‘te İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti’ne harp ilan ettiler. Osmanlı
devletinin buna 14 Kasım 1914 de “cihad” (din uğruna savaş) ilan etmekle cevap
verdi.
Savaşın Seyri (Savaşa Katılan Devletler Kuvvet ve Kayıplar)
Daha savaş başladığı zaman kuvvetler dengesi İtilaf
Devletleri'nin tarafına ağır basıyordu. Almanya, Avusturya-Macaristan’ın toplam
nüfusu 120 milyon kadardı ve savaş için tüm kaynakları Avrupa'da sahip
oldukları topraklarda idi. Halbuki İngiltere, Fransa ve Rusya’nın oluşturduğu
İtilaf Devletleri'nin yalnızca Avrupa topraklarındaki nüfusları 238 milyon idi.
Ayrıca sömürgelerde sinirsiz hammadde ve insan kaynakları bulunduğu gibi
savaşın ilk üç yılında A.B.D. de kendilerine büyük ekonomik destek sağladı.
Almanya’nın kara ordusu güçlü olmakla beraber, Rusya’nın da zengin insan
kaynakları bulunuyordu. Denizlerde ise tek başına İngiltere bile üstün
durumdaydı. Savaş başladıktan sonra İngiltere denizlerde üstünlüğü sağladı.
Savaşı kim daha zengin kaynaklara sahipse onun kazanacağı daha Marn Savaşı’nda
anlaşılmıştı.
BOGAZLARIN RUSYA'YA VERiLMESi
: Savaş çıktıktan sonra Çar'ın yaptığı
açıklama ile, Rusya’nın bu savaşta en büyük kazancının Boğazlar olacağı
anlaşılmıştı. Yaklaşık 120 yıldan beri Boğazları koruyan İngiltere ve
Napolyon’un "Boğazlar tek başına bir ülke eder" sözü ve Akdeniz
sınırlarının ve güvenliğinin Boğazlarda başladığını belirten Fransa, Rusya’nın
Boğazları ele geçirmesini engellemek için 120 yıldır Osmanlı Devleti'ni
Rusya'ya karşı korumuşlardı. Hatta Kirim Savaşı’na fiilen katılmışlardı. Fakat
simdi Alman tehlikesi karşısında, her ikisi de Rusya’yı kendi yanlarına almak
için her şeye razı oluyorlardı. Çar, İngiltere ve Fransa’nın bu durumundan
yararlanarak, Boğazların mutlaka Rusya'ya ait olacağını kabul ettirdi.
Çanakkale Savaşı’nın başlamasından sonra Rusya endişeye
düştü. Eğer İngiltere ve Fransa Boğazları ve İstanbul’u ele geçirirse, onları
oradan bir daha çıkarmak mümkün olamazdı. Hele İngiltere’nin ve Fransa’nın
Yunanistan’ı da Çanakkale Savaşı’na katmak için baskı yapmaları, İngiltere Ege
ve Boğazları Yunanistan'a vereceği endişesini doğurdu ve Rusya’nın tepkisine
yol açtı. 4 Mart 1915'de İngiltere ve Fransa'ya verdiği notalarla, İstanbul ve
Marmara Denizi Rusya'ya katılacak, İmroz ve Bozcaada için ise Rusya’nın
oyuolmadan karar alınmayacaktı. İngiltere ve Fransa bu Rus notasından
hoşlanmamakla beraber, Alman tehlikesi karşısında, 12 Mart 1915'de İngiltere ve
10 Nisan'da da Fransa Rus isteklerini kabul ettiklerini bildirdiler. Buna
karşılık da Rusya, İngiltere ve Fransa’nın Orta Doğudaki çıkarlarını kabul
ediyordu.
İTALYA'NIN SAVAŞA KATILMASI :Avusturya, 28 Temmuz 1914'te Sırbistan’a nota verirken
İtalya’ya haber vermemişti. Almanya, İtalya ile iyi geçinmesi için Avusturya’yı
uyarmasına ve İtalya’ya ödün vererek desteğini sağlamasını istemesine rağmen
Avusturya bu uyarıyı dikkate almamış ve İtalya’ya danışmadan Sırbistan’a savaş
ilan etmişti. Almanya ve Avusturya, İtilaf Devletleri'ne savaş ilan edince,
İtalya 3 Ağustos’ta tarafsızlığını ilan etti. Avusturya’nın İtalya’ya hiç ödün
vermemesi İtalya’nın tarafsız kalması için yeterli değildi. İtalya’nın içte
huzuru yoktu. Ülkü yanlısı olanlar, savaşın nimetlerinden yararlanmak için
mutlaka savaşa girilmesini savunuyorlardı. İtalya 3 Ağustos tarihli tarafsızlık
kararını açıklarken, İtilaf Devletleri'ne, iyi bir öneri yapılırsa İtalya’nın,
onların yanında savaşa katılabileceğini de hissettirmişti. 4 Ağustos’tan
itibaren de Petersburg ile ilişki kurdu. İtalya’nın amacı, kim daha çok çıkar
sağlarsa onun yanında savaşa katılmaktı. Kaldı ki Alman-Avusturya tarafının savaşı
kazanması durumunda İtalya’nın çıkarı bulunmuyordu. Çünkü İtalyan çıkarları ile
Avusturya çıkarları çakışıyordu. İngiltere, Fransa ve Rusya İtalya’ya 12
Ağustos’ta Trentino, Trieste ve Vallona'yi önerdiler, fakat bunu yazılı sekle
dönüştürmek istemiyorlardı. Ayrıca Fransa’nınve İtalya’nın askeri yardim
istemesi üzerine görüşmeler kesildi. Bu sefer Avusturya ile görüşmelere
başlayan İtalya, İtilaf Devletleri'nin endişeye düşürüp daha fazla pay almak
istiyordu. Rusya’nın Adriyatik'teki İtalyan çıkarlarına karşı çıkması da İtilaf
Devletleri ile İtalya’nın anlaşmasını geciktiriyordu. İtilaf Devletleri'nin
Çanakkale'ye saldırması ve Boğazların Rusya'ya verildiğinin anlaşılmasından
sonra İtalya, İngiltere, Fransa ve Rusya ile yeniden görüşmelere başladı ve 26
Nisan 1915'te Londra'da yapılan antlaşma ile Adriyatik'te istediği çıkarları
İtalya elde etti. Ege'deki 12 ada veriliyor ve Anadolu'nun paylaşılmasında ise
Antalya bölgesi İtalya’ya kalıyordu. Yine bu antlaşmaya göre İtalya, sömürgesi
olan Trablusgarp ve Eritre'de topraklarını genişletebilecekti. İtalya buna
karşılık bir ay içinde savaşa katılacaktı. İtalya bu antlaşmadan bir ay sonra,
20 Mayıs’ta Avusturya'ya savaş ilan etti. Ağustos ayında bile Almanya ve
Osmanlı Devleti ile savaş durumuna girdi. Görülüyor ki; İtalya’nın savaşa
katılması için Anadolu topraklarından çok önemli bir bölüm savaş nimeti olarak
kendisine verilecekti. İtalya’nın Anadolu üzerindeki isteklerini ise Almanya
kabul edemezdi. Nasıl ki, Rusya’yı kendi yanına çekmek isteyen İngiltere ve
Fransa, Rusya'ya Boğazları ve Doğu Anadolu'yu veriyorsalar,
İtalya’yı da kendi yanlarına çekmek için yine Türk topraklarını vaat
ediyorlardı.
BULGARİSTAN'IN SAVAŞA GİRİŞİ Bulgaristan bu savaşa, Balkan Savaşı’nda Yunanistan,
Sırbistan ve Romanya'ya kaptırdığı toprakları geri almak ve Ege Denizi'ne inmek
için katılmak istiyordu. Onun bu isteklerini ise ancak İttifak Devletleri
gerçekleştirebilirdi. İtalya’nın çıkarları nasıl İtilaf Devletleri yanında ise,
Bulgaristan’ınki de İttifak Devletleri'nin yanındaydı. Savaşın başında
duraksayan Bulgaristan, İtilaf Devletleri'nin Çanakkale'de hem de Almanya'dan
yeterli silah ve malzeme almamış olan Osmanlı Devleti'ne yenilmeleri üzerine
kararını verdi. İsteklerinin İttifak Devletleri tarafından kabul edilmesi üzerine
Bulgaristan, Ayastefanos Antlaşması ile gerçekleştiğini gördüğü "Büyük
Bulgaristan" ni yaratmak amacıyla 6 Eylül 1915'te İttifak Devletleri'yle
antlaşma imzaladı ve 12 Ekim'de Sırbistan’a savaş ilan etti. Böylece Berlin'den
Bağdat’a uzanan zincirin halkaları birbirine bağlanmış oldu.
ROMANYA'NIN SAVAŞA GİRİŞİ :1915'den itibaren Rus baskısı altında bulunan Romanya kim
kendisine daha çok ödün verirse onun yanında savaşa katılmak isteğinde idi.
Fakat bir yandan Alman-Avusturya, diğer yandan Rus tehdidi altında bulunuyordu.
Avusturya’nın ödün vermek yerine Sırbistan işgalini örnek gösterip Romanya’yı
tehdit etmesi Romanya’nın İtilaf Devletleri'ne kaymasına yol açtı. 17 Ağustos
1916'da Romanya İtilaf Devletleri'yle anlaştı. Ağustos sonunda da savaşa
katildi. Rusya'da ihtilal çıkmasından sonra yalnız kalan Romanya’yı İtilaf
Devletleri'nin galibiyeti kurtardı.
RUSYA'DA DEVRİM :1917 yılının en önemli olaylarından birisi Rusya'da devrim
çıkması oldu. Birinci Dünya Savaşı Rusya'da büyük bir yokluk ve sefalete yol açtı.
Boğazların kapalı olusu yüzünden dış yardim alamıyordu. 1916-1917 kışı ise çok
sert geçmiş, açlık ve yakacak, giyecek bulunamaması bütün Rusya’yı etkilemişti.
8 Mart 1917'de Petersburg'da gösteriler başladı. Grevler yaygınlaştı. 12
Mart'ta "İsçilerin ve Askerlerin Sovyet’i" kuruldu. Komutanlar da
Çar'a tahttan ayrılmasını öneriyorlardı. 15-16 Mart'ta Çar tahttan ayrıldı.
Devrimci Hükümet kuruldu. Nisan'da Petersburg'a gelen Lenin "Ekmek, barış,
özgürlük" sloganıyla geniş kitlelerin desteğini sağladı.
Devrimci Sosyalistlerden Harbiye Bakanı Kerensky'nin
Temmuz'da Alman cephesinde taarruzu başarısızlıkla sonuçlanınca yeni
ayaklanmalar patlak verdi. Bolşeviklerin lideri Lenin kaçtı ve Trotsky
tutuklandı. Hükümet düştü, Kerensky Başbakan oldu ve 14 Eylül 1917'de de
Cumhuriyet ilan edildi. Artık ülkenin iç durumu iyice karışmıştı. Hükümet hala
savaştan vazgeçmemekle en büyük hatasını yaptı. Köylülerin ayaklanması ile tüm
Rusya karıştı. Bundan yararlanan Bolşevikler (aşırıcılar) ordunun da devrime
karışmasından yararlanarak, "Askeri Devrim Komiteleri" kurdular. 7
Kasım 1917'de Hükümet darbesi ile Bolşevikler iktidarı ele geçirdiler ve 8
Kasım’da Lenin Petersburg'a geldi
A.B.D.'NİN SAVAŞA GİRİŞİ : 1917 Devrimi dolayısıyla Rusya’nın savaşın dışında kalması
Almanya ve Osmanlı Devleti'ne umut verdi. Fakat bu uzun sürmedi. Almanya’nın
başlattığı denizaltı savaşı dolayısıyla birçok A.B.D. gemisinin batırılması
Almanya ile A.B.D.’nin arasını iyice açtı. Diğer yandan 1917 yılında Almanya,
Meksika’yı A.B.D. ye karşı savaşa kışkırttı ve Almanya Japonya arasında ittifak
önerisinde bulundu. Ancak bu yazışmaları ele geçiren İngiltere, durumu A.B.D.
ye bildirince, denizaltı savaşı yüzünden zarar gören A.B.D. 2 Nisan 1917'de
Almanya'ya savaş ilan etti.
YUNANİSTAN'IN SAVAŞA GİRİŞİ : 1917'nin Türkiye'yi ilgilendiren yeni bir gelişmesi,
Yunanistan’ın savaşa katılması oldu. Savaşın başından beri dışta kalmayı
başaran Yunanistan'da Venizelos savaş yanlışı idi. Fakat Kral Konstantin Alman
İmparatoru’nun eniştesi idi. Almanya'ya sempatisi vardı. Akdeniz'de İtilaf
Devletleri güçlü olduğu için Kral yansız bir politika izledi. Venizelos
ise savaşa katılmak istiyordu. İngiltere ve Fransa Yunanistan'a Anadolu'da
toprak vaat ediyorlardı. Çanakkale Savaşları’na katılması için daha 1915
yılında Yunanistan'a İzmir vaat edilmişti. Bulgaristan’ın savaşa katılması
üzerine, İngiltere ve Fransa Selanik'e asker çıkarınca Başbakan Venizelos
itiraz etmedi. Fakat Kral kendisini görevden aldı. O da Selanik'e giderek
ayaklanma çıkardı ve ayrı bir hükümet kurdu. 1917 Haziran’ın da İngiliz-Fransız
askerleri Atina'ya girince Kral Konstantin oğlu Aleksandr adına tahttan
çekildi. Venizelos yeni hükümeti kurdu ve 26 Ekim 1917'de Yunanistan savaşa
katildi.
Savaş, bütün şiddetiyle Avrupa da
ve Yakındoğu da hüküm sürüyordu. Almanların asil planı Belçika üzerinden Fransa
ya yürümek, Fransa’yı mağlup edip Rusya ya bütün gücü ile saldırmaktı.
Almanların bati cephesi savaş planları, İngiliz, Belçikalı ve özellikle
Fransızların ısrarlı direnmeleri sonucu, başarısızlığa uğramıştır. Doğuda
Hindenburg ise Rusları Tannenberg’de büyük bir yenilgiye uğratmıştır. Ancak
kesin sonuç alınamadığından karşılıklı mücadele bir siper ve yıpratma savaşı
halini almıştır.
D- Savaşın Bitişi ve
Yapılan Antlaşmalar
Rusya’nın Savaştan Çekilmesi :Rus
İhtilali’nden sonra Bolşevikler Almanya ile barışa hazır olduklarını daha 21
Kasım 1917'de bildirmişlerdi. Diğer yandan, Çarlık Rusya’nın yaptığı tüm gizli
anlaşmaları açıklayarak onun emperyalist isteklerini taşımadıklarını göstermek
istediler. Rusya'da kurdukları yeni düzeni yerleştirmek için barışa gereksinim
duyan Bolşevikler, özellikle Lenin'in baskısı ile 3 Mart 1918'de Almanya,
Avusturya ve Devleti ile Brest-Litowsk Antlaşması’nı imzaladı. Avrupa'da
Polonya, Kurtlan, Litvanya, Estonya üzerindeki tüm egemenlik haklarından
vazgeçen Rusya, Almanya’nın bütün iktisadi isteklerini kabul ediyor ve 1878
yılında ele geçirdiği Kars, Ardahan ve Batum'u Osmanlı İmparatorluğu’na geri
veriyordu. Bu barışla büyük bir bozguna uğradıklarını kabul eden Lenin "Uluslararasıproletaryanın
ayaklanmasını bekleyeceklerini" belirterek yandaşlarını umutlandırıyordu.
Romanya’nın Savaştan Çekilmesi: 1916 Ağustosun da savaşa katıldıktan kısa bir
süre sonra, birkaç ay içinde pes peşe yenilgilere uğramış ve memleketin büyük
bir kısmı İttifak Devletleri’nin işgali altına girmişti. Ancak arkasını
Rusya’ya vererek Sereth hattında bir savunma kurabilmişti. Lakin, Rusya da
ihtilalin çıkması, Alman kuvvetlerinin Ukrayna’ya girmesi ve Bolşeviklerin
Aralık 1917 de İttifak Devletleriyle mütareke yapmaları Romanya’yı çok güç
duruma soktu. Müttefiklerle de bağlantısı kesildiğinden, onlardan herhangi bir
yardim almasına da imkan kalmamıştı. Bu sebeplerle İttifak Devletleriyle 1918
Martında mütarekeyi kabul etti. 7 Mayıs 1918’de Bükreş’te barış anlaşması
yapıldı.
Bulgaristan’ın Savaştan
Çekilmesi: 1918 yılına gelindiğinde, bütün memleketlerde olduğu gibi
Bulgaristan’da da savaşa karşı bıkkınlık başlamıştı. Bulgaristan savaşa
katıldıktan sonra, Almanya’dan hem mali hem de askeri yardim alıyordu. Fakat
Almanya 1918 Ocak ayında mali yardımı, ve Martta da cephane yardımını kesmek
zorunda kaldı. Bu güçlüklerin üstüne 1917 Haziranın da Yunanistan’ın savaşa
katılması, durumun kötülüğünü daha da arttırdı. 1918 yazı sonralarına doğru
müttefiklerin bütün cephelerde taarruza geçmesi, Bulgaristan’la beraber İttifak
Devletleri’nin de sonunu getirdi. İngiliz, Fransız ve Sırp kuvvetleri de 14
Eylül 1918 de Vardar Bölgesinde Bulgarlara karşı genel bir taarruza geçince ,
Bulgaristan çözülüverdi. 29 Eylül1918 tarihli mütarekesiyle savaştan çekilmek
zorunda kaldı.
Osmanlı Devleti’nin Savaştan
Çekilmesi: Osmanlı Devleti Brest- Litovsk antlaşması ile doğuda ki topraklarını
istiladan kurtardığı gibi, Kafkasya’da Ermenilerin, Gürcülerin ve Azerbaycan
Türkleri’nin Bolşevik Rejimi tanımayarak bağımsızlıklarını ilan etmeleri
üzerine bu durumdan faydalanarak Bakû Petrollerini ele geçirmek üzere hareket
etti. Ayni amaçla İngiltere de Kafkasya ya asker göndermişti. Osmanlı Devleti
Kafkas cephesinde ilerlerken, Filistin ve Irak Cephelerinde durumu
kötüleşmekteydi. Filistin Cephesinde İngilizler 1918 Nişanın da Amman’ı ele
geçirmek için harekete geçtilerse de bir şey yapamadılar. Bunun üzerine iyice
hazırlandıktan sonra Eylül de tekrar taarruza başladılar. İngilizlerin 40 bin kişilik
Türk kuvvetine karşı, 200 kistlik bir kuvvetle yaptıkları taarruzlar sonunda
Eylül ve Ekim aylarında Amman, Beyrut ve Sam düştü. Yıldırım Orduları
Komutanlığına getirilmiş bulunan M. Kemal Pasa, Anadolu’yu savunmak için
kuvvetlerini Toroslara çekmeye başladı. Filistin Cephesindeki başarılar üzerine
Irak Cephesinde bulunan 447 bin kişilik İngiliz kuvvetleri de Musul’u almak
üzere harekete geçti ve İngilizler Mondros Mütarekesinden 6 gün sonra 5 Kasım
1918 de Musul a girdiler.Osmanlı Devleti’nin Mütarekeyi kabul etmesinde
Bulgaristan’ın savaştan çekilmesi büyük rol oynadı. Bulgaristan’ın savaştan
çekilmesi ve Filistin ve Irak cephelerindeki yenilgiler üzerine, 1918 Şubatın
da sadarete gelmiş bulunan Talat Pasa Kabinesi Ekim ayında istifa etti. İttihat
ve Terakkinin on yıllık iktidarı böylece sona erdi. Yeni kabineyi İzzet Pasa
kurdu.
Bulgaristan’ın savaştan çekilmesi
üzerine İngiliz ve Fransızlar Trakya’da 7 tümenlik bir kuvvet kurup, İstanbul
ve boğazlar üzerine harekete hazırlanıyorlardı. Bu sebeple İzzet Pasa hemen
mütareke aradı. Ve mütareke 30 Ekim 1918 de Mondros da imzalandı.
Avusturya-Macaristan’ın Savaştan
Çekilmesi ve İmparatorluğun Dağılması: Avusturya daha 1919-1917 yıllarında
barış aramaya başlamıştı. Almanya’nın yardımı ve barış teşebbüsünün basarisiz
olması yüzünden savaşa devam etmek zorunda kalmıştı. Fakat, 1918 yılında
Avusturya’nın durumu daha da kötüleşmişti. İçerideki ekonomik sıkıntıların
üstüne, 1918 yazında Çeklerin, Sırp-Hırvat-Slovenlerin bağımsızlık hareketleri
başladı. İmparator Karl 18 Ekim de milli azınlıkların muhtariyetini kabul ile
federal bir sistem kuracağını ilan ettiyse de durumu kurtaramadı. 19 Ekim’ de
Paris’teki geçici Çek Hükümeti Çekoslovakya’nın bağımsızlığını ilan etti.
Arkasından 24 Ekim’de Macarlarda ayrı bir devlet kurduklarını ilan ettiler.
İmparatorluk dağılıyordu.
Bu şartlar altında İtalyanların
Ekim sonun da taarruza geçmeleri üzerine Avusturya cephesi yarıldı. Asker
silahını bırakıp kaçıyordu. Mütarekeden başka çare göremeyen İmparator Karl, 3
Kasım 1918’ de İtalyanlarla Padua civarında Villa Gusti’ de mütareke
imzaladılar.
Mütareke İmparatorluğun
parçalanmasını hızlandırdı. 29 Ekim’de Prag’da Çekoslovakya Devletinin, yine 29
Ekim Zagreb’de Sırp-Hırvat-Sloven (Yugoslavya) Devletinin kurulduğu ilan
edildi. Bunun üzerine Avusturya Almanları da 30 Ekim’de Avusturya Cumhuriyetini
kurdular. Kasım ayı ortalarında da Macarlar Cumhuriyet ilan edince İmparator
Karl, tahtsız kaldığından, 18 Kasım’da devlet islerinden çekildiğini bildirdi.
Almanya’nın Savaştan Çekilmesi:
Almanya’nın bati cephesindeki durumu Eylül ayına kadar iyi gitti. 1918
Martından itibaren Alman kuvvetleri bu cephede taarruza geçti ve bu taarruzlar
Temmuz ortalarına kadar devam ederek bazı başarılar elde ettiler. Fakat bu
başarılar sonucu etkileyecek nitelikte değildi. Buna karşılık Eylül ayından
itibaren Müttefiklerin ağır taarruzları karşısında Almanya 3 Ekim’den itibaren,
yani Osmanlı devletinden çok önce, İsviçre vasıtasıyla müttefikler nezrinde
barış teşebbüslerinde bulundu. Bu teşebbüsler hemen sonuç vermedi ve bu arada
Almanya’nın iç durumu karıştı. Sosyalistler memleketin bir çok yerinde
ayaklanmalar çıkardılar.3 Kasım’da Kiel’de donanma askerleri sosyalistlerin
kışkırtması ile ayaklanarak “Bahriyeliler Konseyi”’ni kurdular. 7-8 Kasım
gecesi de Münich’de “İşçi ve Askerler Konseyi” kuruldu. 9 Kasım sabahı
Berlin’de bir sosyalist ayaklanması çıktı. Yine 9 Kasım günü, Başbakan Max de
Bade, İmparatora danışmadan, II. Wilhelm’in tahttan çekildiğini ilan etti ve
başbakanlığı sosyalistlerden Ebert’e bıraktı. Ayni gün aksamı Ebert,
Reichstag’da Alman Cumhuriyetini ilan etti. Böylelikle II. Richard’in da tarihi
bu şekilde kapanıyordu.
11 Kasım 1918’de Almanya
Rethondes’da mütarekeyi kabul ve imza etti. Böylelikle Birinci Dünya Savaşı
sona ermiştir.
0 yorum:
Yorum Gönder